♥♥♥♥(¯`•. .*.*HASRET FM*.*.•´¯)♥♥♥♥
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAnasayfa  KapıKapı  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 SARIKAMIŞ GERÇEKLERİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
cCc~Mustafa68~cCc
Co-Admin
Co-Admin
cCc~Mustafa68~cCc


Mesaj Sayısı : 105
Ruh Halim: : SARIKAMIŞ GERÇEKLERİ Melek

Rep Gücü: : 0
Kayıt tarihi : 01/06/09
Yaş : 46
Nerden : Aksaray - Ortaköy

SARIKAMIŞ GERÇEKLERİ Empty
MesajKonu: SARIKAMIŞ GERÇEKLERİ   SARIKAMIŞ GERÇEKLERİ Icon_minitimeCuma Tem. 03, 2009 12:30 am

Sarıkamış Harekâtı (22 Aralık 1914), Birinci Dünya Savaşı sırasında
Osmanlı Devleti ve Rus Hanedanlığı arasında Sarıkamış'da gerçekleşmiş,
sonucu Osmanlı Devleti tarafı için büyük bir başarısızlık ile
sonuçlanan bir askerî manevradır.
Batum'u savaş tazminatı olarak
Rusya'ya verildi. Aynı anda, Sarıkamış da Berlin Antlaşması ile
Rusya'ya verilmişti. 1914 yılında Döneminin Başkomutan Vekili olan
Enver Paşa, Sarıkamış'ı geri almak amacıyla 19 Aralık tarihinde harekat
planını kurmaylarına sundu. Kurmaylar manevranın başarısızlığa
uğrayacağını Enver Paşa'ya birçok kez söylemiş olmalarına karşın Enver
Paşa harekâtın yapılmasına karar vermiştir.
Doğuyu korumakla görevli
Üçüncü Ordu dur. Kendi sayfasında gücü hakkında bilgi vardır. Cephede
malzeme ve iaşe çok noksandı. Mesela mevcut 6 yıllık iaşesi için 88.000
ton buğday, çavdar ve arpa ihtiyacı olmasına karşın, Ordu ambarında
1250 ton hububat vardı. kışa girilmiş olduğu için erzağın gereği gibi
taşınması, dağıtılması bir hayli güçtü. Bu güçlükte Rusların
Karadeniz'deki donanma üstünlüğünün de payı vardı. Ruslar Zonguldak'ı
bombalamak için 10 gemiyle denize açıldıklarında, doğuya erzak
götürmekle görevli en büyük üç erzak gemisi Bahriahmer, Bezmialem ve
Mithatpaşa gemilerine rast gelmiş ve onları da batırmışlardır. Bunu
yanında 4000 tonluk Derne gemisinin yine Ruslar tarafından batırılması
da askerin erzaksız kalmasındaki bir diğer önemli etkendir.
Sarıkamış Harekâtı
1
Kasım 1914’de sınırı geçen Ruslar, 4 Kasım 1914’te Köprüköy önlerine
gelmiş bulunuyorlardı. Karaköse Murat suyu cephesinde de aynı surette
ilerlediler. 5 Kasım’da Ruslar Türk sınırına taarruz için emir aldılar.
Başkumandan vekili Enver Paşa 4 Kasım tarihli emrinde taarruzu
emrediyordu. Bu emir verildiği sırada Doğu Anadolu’da kışın en
şiddetli, sert günleri başlamıştı. Nitekim Rus ordusu da taarruz emri
alasına rağmen harekete geçemiyordu. Hasan İzzettin Paşa Üçüncü
Ordu’nın fikri, buralarda ve bu mevsimde taarruzdan kaçmaktı. Fikri,
düşman ilerlese bile onun Erzurum Kalesine çarptıktan sonra karşı bir
taarruzla ezilmesini sağlamaktı. Enver Paşa taarruz emri vermemiş
olsaydı, herhalde iki orduda karşılıklı yerlerinde kalacaktı ve sonuçta
“Sarıkamış Dramı” da yaşanmayacaktı.

3. Ordumuz ve XI. Kolordu,
süvari birlikleri ve kürt aşiret askerleri 6-9 Kasım Köprüköy
muharebesiyle Ruslar’ın taarruzunu kırmış ama 18. Piyade Alayı ve 30.
Piyade Alayının gerilemesi yüzünden alan kaybetmişdir.

11-12
Kasım'da IX. Kolordu, Ahmet Fevzi Paşanin komutasinda, ve XI. Kolordu
solunda olmak üzere süvari birliğinin öncülüğünde ilerlemeye
başlamıştır. 3. Piyade Alayı, Köprüköy'ü elegeçirmeyi başarmıştır.

14-18 Kasım’da Azap muharebesini de kazandı.
Fakat
pek hesaplı olan Ordu komutanı Hasan İzzettin Paşa, sınır gerisine
çekilen Ruslar’ı takipten vazgeçince, bunun üzerine başkumandan vekili
Enver Paşa bu cepheye gelmiştir. Enver Paşa Erzurum’a gelmeden önce
Albaylığa yükseltilen Genel Kurmay ikinci başkanı Hafız İsmail Hakkı,
27 Kasım’da İstanbul’dan Erzurum’a gelmişti. Kendisini Enver Paşa’nın
görevlendirdiğini bildirmektedir. Zaten hemen onun ardından Enver Paşa
Erzurum’a gelmiştir.
Sonuçları
Savaşın galibi General Yudenic,
Rus Kafkasya Ordu komutanı ilan edildi ve 1915 yılın yaz aylarında
Anadolu'ya taaruza geçti. Rus ordu birlikleri Erzincan'a kadar ilerledi.
Kafkas
Cephesinde tam başarı elde edeceğimiz sırada zamanında destek
gelmeyince, ordumuz geri çekilmek zorunda kalmıştı. Daha sonra 1918 de
Sarıkamış ve Kars alınmış, ama Mondros Ateşkes antlaşması uyarınca eski
sınırlara dönülmüş ve topraklar elden çıkmıştı. Bir dramın en acı
izlerini taşıyan Sarıkamış topraklarında, bu defa düşmanın ayak izleri
vardı.
Rusya'daki Bolşevik İhtilali'nden sonra Ruslar geri
çekilince, bölge Ermeni’lerin eline geçmiş ve yöre halkımız Zafer
sarhoşlarının zulmüyle karşılaşmıştır. Ahırlara, samanlıklara
doldurularak yakılan halk, 20 binden fazlaydı. 33 köy yok oldu.
Söylenenlere göre bu işkenceler karşısında Rus askerleri ağlamıştır.
Kayıplar
Savaşın
kayıpları birçok kaynakta 90 bin kişi olarak görünmesine rağmen bazı
tarihçiler bu sayının oldukça abartılmış olduğu ve gerçek kayıpların
10-20 bin civarında olduğunu da savunuyorlar. Savaşın en hazin kısmı
ise Osmanlı kayıplarının bir çoğunun Rus'lar ile yapılan çarpışmalarda
değil de ağır soğuk hava koşulları yüzünden şehit olmuş olmalarıdır.
Savaştan
sonra İstanbul'a dönen Enver Paşa uzun bir süre Sarıkamış Savaşı
hakkında herhangi bir haber, bildiri, veya yayın yapılmasını engellemiş
ve Osmanlı halkı savaşta olup bitenleri uzun yıllardan sonra
öğrenebilmiştir.







Yanlış politika faciası: Sarıkamış - İlber Ortaylı

Sarıkamış
yakın tarihimizde Balkan Savaşı'ndan sonra acemi komutanlık ve yanlış
politikanın yarattığı en büyük faciadır. Ben bu savaşın gazilerini
tanıdım, onlardan bütün fikir dünyamı ve tarih bilgimi sarsan feci
hatıralar dinledim

Tam 90 yıl evvel kışın ortasında, Osmanlı
İmparatorluğu'nun kuzey ucunda, en mutena kolordumuz karlara gömüldü.
Karşısındaki Rus ordusu özel kazılmış kış siperlerinde, alışık olduğu
iklimin giyim ve donanımı içindeydi. Bizimkiler ise nerdeyse yaz
donanımıyla Ruslarla çarpışacaklardı; fakat "General Kış"ın harekatı
Sarıkamış cephesindeki Rus ordusundan daha da hızlıydı, ordumuz kışa
yenildi. Baharda karlar eriyince donan şehitlerimizin naaşı ortaya
çıkmıştı.

Sarıkamış harekatında bilgisizlik ve macerayla
aynileşen Enver Paşa'nın kendine özgü yetenekleri vardı ve gençleşen
ordunun bütün komutanları gibi aslında iyi eğitim görmüştü. Kurmay
eğitimi iyiydi, yabancı diller biliyordu, iyi nişancıydı; Edirne'nin
kurtarıcısı olarak ünlüydü, Trablusgarb'da İtalyanlara karşı
direnmişti. Ama bütün bunlar genç bir subayın tecrübesi kadardı.
Makedonya dağlarındaki meşrutiyetçi isyanı ve Babıali baskınındaki
gözükaralığı başkumandan olarak strateji çizmeye yeterli değildi,
tecrübesizdi. Tecrübesiz bir askerden imparatorluk ordusuna başkomutan
olamazdı.

Genç Türkler, mütareke yıllarındaki Fransız General
Franchet d'Esperey'in dediği gibi Türk toplumunun en dinamik unsuruydu.
Ama Batı'daki büyük devletlerin dışında hareket etmeye hatta beklemeye
dahi cesaretleri yoktu. Enver Paşa bir dahiden çok çılgın hayallerin
adamıydı ve genç Türk neslinin umumi kusuruna fazlasıyla sahipti; yani
toplumu ve tarihi kendine göre değiştirmeye hazırdı. Bilmeden,
göremeden, etrafla fazla konuşmadan, birilerini dinlemekten çok
dinletme eğilimindeydi. Modernleşen ordu ve bürokrasiyle barışı tercih
etsek; hem bizim hem de Araplar için daha aydınlık ve sıkıntısız bir
gelecek inşa edilebilirdi ama Sarıkamış'ta müttefik olduğumuz ve
uğrunda Ruslara karşı çarpıştığımız Fransa da Marne cephesinde çoktan
durdurulmuştu.

Savaşa, hem de yanlış tarafta girmek Türkiye'nin
ve etrafının mahvına sebep oldu. İmparatorluğun ana unsuru olan biz
Türkler, tarihin ve ananenin yetiştirdiği büyük evlatlarla başka bir
gelecek kurabildik ama aynı talih ve yenilenme etrafımızdaki diğer
Osmanlı halkları için söz konusu olmadı. Sarıkamış bizim yakın
tarihimizde Balkan Savaşı'ndan sonra acemi komutanlık ve yanlış
politikanın yarattığı en büyük faciadır. Yaşım itibarıyla bu savaşın
gazilerini tanıma imkanına sahip oldum; onlardan bütün fikir dünyamı ve
tarih bilgimi sarsan feci hatıralar dinlemişimdir. Atatürk'e ve yakın
arkadaşlarına hayranlığım arttı. Çünkü 1914'te savaşı yönetenlerin
yarattığı facia ve imparatorluk halkı arasında sebep oldukları
bezginlik onların direnişe geçmesini önlememiştir ve Türk halkı her
şeye rağmen birinci harbi yaşayan Avrupa milletleri gibi panik ve
nihilizme kapılmamış; 1919-22 döneminde Kurtuluş Savaşı'na devam
edebilmiştir.

Bugünlerde herkes Türkiye'yi yeniden kurmaktan
bahsediyor. Birçok kimse 17 Aralık milat noktası diyor. İktisatçılar
AB-Türkiye ilişkilerinin iktisadi yönden analizini yapmıyor, etnik
sorunların, demokratikleşmenin hangi safhalardan geçeceğinden söz
ediyorlar. Hatta TÜSİAD gibi işadamları derneği üyeleri bile işadamı
olarak değil, demokrasi ve kültür havarileri olarak vaazlar veriyor.
Muhalif ve muafık herkesi kapsayan bir çarpık durumdu bu. Geçen hafta,
sorulu cevaplı bir oturumu yöneten programcı dostumuz kendisine zıt
fikirler ileri süren soru sahibi genç kızın sözünü neredeyse
tersleyerek kesti. Efendi hazretleri herhalde televizyon
programcılığıyla Türkiye tarihini yerinden oynatacak bir kaldıraç elde
ettiğini sanıyor.

Sözün kısası, biz hepimiz kendimize göre birer
Enver Paşayız. Elimize fırsat geçse nice Enver Paşalıklar yaparız. Onun
için birinci harbin komutanlarının aceleciliğini ve hayalciliğini hak
vermesek de anlamak lazım. Gerçeği anlamak zor değil. Ama daha sabırlı
ve daha gayretli olarak rakamları, girdileri, çıktıları tahlil edip
değerlendirmemiz lazım. Avrupa Birliği'nde çok parlak yanlar var. Ama
Marne cephesi gibi duraklamalar da ortada ve nihayet Türkiye, 19'uncu
yüzyılın Türkiye'si değil; teknolojisi, bilgi birikimi, atılımı,
dinamizmi çok daha önde. Bu Türkiye'nin imparatorluğa göre sınırları
daralmış fakat muhteva ve iktidarı daha da yoğun, bu yoğunluğu harekete
geçirecek ittifaklara elbette hayır denilemez. Ama atalete
sürükleneceğimiz birlikteliklere de ihtiyatla yanaşmak lazım.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.hasretfm.org/index.htm/
 
SARIKAMIŞ GERÇEKLERİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
♥♥♥♥(¯`•. .*.*HASRET FM*.*.•´¯)♥♥♥♥ :: GENEL BILGILER :: Tarih-
Buraya geçin: